14 Ekim 2015 Çarşamba

The trick that makes walking up the stairs FUN

Not much is needed...

WATCH THE VIDEO >>>


 
IF you want to watch more funny videos visit us on Facebook
Copyright © 2015, All rights reserved.
If you don't want to receive such emails you can unsubscribe from this list

11 Ekim 2015 Pazar

Mario Bros - who still remembers him?

Do you recognize that melody?

WATCH THE VIDEO >>>


The guy is awesome :)
 
IF you want to watch more funny videos visit us on Facebook
Copyright © 2015, All rights reserved.
If you don't want to receive such emails you can unsubscribe from this list

10 Ekim 2015 Cumartesi

With irony about my life ;)

Me trying to get my life together:

WATCH THE VIDEO >>>

 
IF you want to watch more funny videos visit us on Facebook
Copyright © 2015, All rights reserved.
If you don't want to receive such emails you can unsubscribe from this list

8 Ocak 2015 Perşembe

Honda Crosstourer 1200X DCT (Dual Clutch Transmission) Test

“Japon yapmış” :) derler ya… Gerçekten doğruymuş, bu sefer yapmış. Manuel vites ile yaşayamayacağınız bir haz yaşatıyor bu. Yarıştığım yıllarda İstanbul Park’ta uluslararası bir organizasyonda özel bir pist için hazırlanmış Audi R8 ile pistte yaklaşık 20 tur atmıştım, aldığım keyif inanılmazdı. Crosstourer DCT de bana o günü hatırlattı. Gazı açtığınızda gaz kapatmadan vites arttırabilmek ve hiç kayba uğramayan bir süreç yaşamak, mükemmel bir his.

Test sürüşü için 3,5 gün kullanmak üzere Honda Mototal’den aldığım motosiklet için Cem Tekiner’e teşekkür ederim.

Mekaniğin yasaları değişmiş gibi. İlk anda alışmak için çaba sarf etmedim değil. Elim sürekli debriyaj ararken, ayağım da vites pedalını arar halde buluyorum kendimi :) Oraların boş olmasını zihnime anlatmakta zorlandım ama alıştıktan sonra nasıl bir rahatlık olduğunu anlatamam.

Bu arada “Otomatik vites 1200 cc motor mu olur?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet ben de “Olmaz” diye düşünüyordum. Bu düşüncenizi ancak bir test sürüşü yıkar, çünkü bu bir otomatik vites değil, scooter’lardan alışık olduğumuz gibi bir şey bulmayacaksınız karşınızda. Şöyle tanımlarsak daha açıklayıcı olacak sanıyorum: 1200X Crosstourer’ın düz vites şanzımanının üzerine küçük bir robot koymuşlar. Siz yukarıdan vites değiştir emri verdiğinizde ya da ‘D-Drive’ [aslında burada ‘R-Ride’ kullanmaları gerekirdi ama geri vites algısı ile karışır diye kullanmamışlar sanırım :)] veya ‘S-Sport’ modunda vites değiştirdiğinizde, aşağıdaki küçük japon robotu vitesi değiştiriyor, yani aslında manuel bir şanzıman kullanıyorsunuz. Çift
kavramalı debriyaj ise geçiş kayıplarını çok aza indirdiği için geçişleri hissettirmiyor ve kayba uğratmıyor.
Uzun yol ya da performans sürüşlerinde manuel vitesli Crosstourer’a göre çok avantajlı olan DCT, bu avantajını şehir içinde yoğun trafik ve yavaş dönüşlü noktalarda koruyamıyor. Yarım debriyajın gerekli olduğu alanlarda gerçekten zorlanıyor. Az da olsa dengeli açık bir gaz ve arka fren ile dengeleyebilseniz de yarım debriyajı aradığınız yerler olmuyor değil. Gaz kolunda mod’lar olmadığı için, yani hassaslık ayarları sürekli spor mod’da olduğundan dolayı; gazın hassaslığı debriyaj da olmayınca çok daha önem kazanıyor. Gazınızı hafiften kaçırdığınızda ön tekerinizi önünüzdeki aracın kaputunda bulabilirsiniz :) Bu durum sizi çok fazla arka fren kullanımına ittiğinden dolayı [tabi eğitimli bir sürücü iseniz ve yavaş sürüş manevralarının sistemini biliyorsanız bu geçerli; bilmiyorsanız vay halinize :)] arka fren balatanız, otomatik otomobillerde olduğu gibi biraz daha erken bitecektir.

Bu arada yakıt tüketimini söyleyecek olursak, 65 TL’lik bir yakıt
ile 218 KM yol gittim. Yorumu size bırakıyorum çünkü daha önceki testimin birinde yakıt değerlerinde yaptığım bir yorum, o motorun kullanıcıları tarafından çok eleştirildi. Ben Şile ve İstanbul şehir içi trafiğinde yaptığım sürüş değerlerini verdim. O motorun kullanıcılarından biri de bana Konya ovasında, sabit bir hızda yaptığı tüketimini örnek verip “Yüksek olarak değerlendirmişsin” diye yorum yaptı. Tüm yorumlara açığım ama ne olur elma ile elmayı kıyaslayarak :)
DCT’ye dönecek olursak, “D” modunda kullandığınızda alt devirlerde vites değiştiriyor; “S” moduna geçtiğinizde ise bunu biraz daha yukarıda ama yakın devirlerde yapıyor. Gazınızı sert kullanırsanız veya hızlıca açarsanız, “Bu sürücü benden performans istiyor” diye düşünüyor ve vites değiştirme devrini iki katına çıkarıyor. Başta “Japon yapmış” diye boşuna demedim, makine gerçekten düşünüyor ve ona göre karar veriyor :)

Gelelim en etkilendiğim yere. Tabi ki manuel mode ‘ON’. Tamamen manuel moda geçebiliyorsunuz ve bu mod, işi tamamen size bırakıyor. Yani 1.vitesteyken vites değiştirmezseniz devir kesiciye giriyor ve vites yükseltmiyor. Tamamen kontrol sizde, ama yavaşladığınızda unutursanız uygun devirlerde sizin için vitesi
düşürüyor. İşte en keyifli kısmı burası. Performanslı bir sürüş yapıyorsanız ilk paragrafta da yazdığım üzere gaz kesmeden vites yükseltebiliyor veya düşürebiliyorsunuz. Bunu da size manuel bir şanzımanda olduğu gibi yığılmadan yapıyor. Sol parmaklarınızla + ve – butonlarla yönettiğiniz viteslerin yerine, ayaktaki vites yerinde yine debriyajsız olarak kumanda edilen bir pedal koysalardı daha iyi olabilirdi, bu sayede manuel kullanım algısını da bozmamış olurlardı.

Eğitimlerde konuştuğumuz vites freni vardır ya… Bu motosiklet, vites frenini adeta motor freni gibi kullandığından dolayı stabilitesini çok iyi koruyabiliyor. Yüksek bir vitesten aniden çok fazla vites düşürürseniz buna izin vermiyor ama yüksek devirli olarak düşürmeye devam ediyor. Bunu manuel viteste de yapamazsınız, örneğin 6.vitesten 1.vitese gidemezsiniz, uygun hız ve devri beklemeniz gerekir. DCT bunu daha stabil ve kayıpsız yapıyor. Manuel vitesli motosiklet kullanıcılarına biraz anlamsız gelse de debriyaj konusunda sıkıntı yaşayan veya debriyajsız büyük cc’li bir motosiklet kullanmak isteyen sürücüler için ideal bir motosiklet olarak tavsiye edebilirim.

Michelin Pilot Road 4 - 10.000 KM Yol Testi

Tabi başlığa test diye yazdım ama eğitimlerime gelen kişiler bilirler, lastiğin bizler tarafından tam anlamı ile test edilemeyeceğini hep söylerim. Tabi bunu neye dayanarak söylüyorum? Lastiği dinlemek öyle kolay bir şey değildir. 1996 yılında başladığım yarış hayatım, 2009-2010 sezonundaki yarışa kadar sürdü; bu geçen on üç yıllık sürede bir çok pist yarışına katıldım ve bu bilgilerime dayanarak bizlerin sokak şartlarında bir lastiğe kötü dememiz hiç kolay bir şey değil :) Tabi biz de bazı yapılan araştırmalar ve sürüş yaptığımız yol şartlarına göre bir şeyler söylüyoruz. Bunların içerisinde en çok lastikçilerin verdiği bilgilere gülüyorum. Tabi adam satıcı, elindeki lastiği satacak. Peki oraya gidip körü körüne inanan sürücüye ne demeli? Arkadaş bir araştır, bir sor değil mi? Körü körüne gidip lastik alınır mı? Bu arada en zorlandığım yazılardan biri, lastik testini yazmak oldu. Yurtiçi ve yurtdışı kaynaklarda da lastik ile ilgili çok az bilgi var. Ben de fabrikalara yazdım ve bilgi istedim. Yurtiçindeki lastik fabrikaları her zamanki gibi bilgi, pardon devlet sırlarını vermekten kaçındı. Yurtdışındaki fabrikalardan bazıl
arı ilgilendi ve bana bazı bilgiler gönderdi. Baktığım zaman tarafsız bilgiler olduğunu gördüm. Yurtdışında yaşamış biri olarak bilgi paylaşımı konusunda tutumlarını beğeniyorum bu insanların. Tabi burada Michelin Türkiye distribütörü olan Motolas Genel Müdürü Gökçen Bey’e desteğinden dolayı teşekkür ederim. Neyse konumuza dönecek olursak; bir lastiğin nesini test edebiliriz ve lastik satın alırken nelere dikkat etmeliyiz? Ayrıca lastikler takılırken nelerin yapılmasını istemeliyim? Kendi kullanım şartlarımı nasıl anlayabilirim? Bunlarla başlayıp şimdiye kadar kullandığım lastiklerin içerisinde en güvenli hissettiğim lastik olan Michelin Pilot Road 4 Trail lastiği hakkındaki görüş ve araştırmamı anlatacağım.
Öncelikle bir lastiği test ederken şartları doğru hale getirdiğinizden emin olmalısınız, örneğin hava basıncınız. Eğer yanlış bir hava basıncı ile lastik kullanıyorsanız, zaten dünyanın en iyi lastiği bile size tutuş ve frenaj konusunda doğru bilgiler vermez. Önce lastiğinizi doğru hava basıncına getirmelisiniz. “Peki nereden bakmalıyım bu doğru hava basıncına?” derseniz, bakacağınız tek yer motosikletinizin kullanım kılavuzudur. Bu kılavuz tüm testler sonucunda yazılmış en doğru kılavuzunuzdur. İlgili mühendisler sizin motosikletinizin dinamiklerine göre hazırladıkları için doğru bilgiyi alacağınız tek yerdir. Yine bir hikaye geldi aklıma, paylaşmadan geçemeyeceğim. Ben aslında kötü örneklerde isim kullanmam ama bu örnekte müsaadenizle kullanacağım, inşallah petrol şirketlerinden okuyan birileri olur da bir önlem alır :) Evim Levent’te olduğundan, bana en yakın benzin istasyonu Zincirlikuyu köprüsünün altındaki Shell istasyonu. Yine her zamanki gibi geçen gün eğitime gitmek için evden çıktım ve park alanında motosikletimi kontrol ettim. Lastik hava basıncında 1.5 psi fark gördüm ve hem benzin almak hem de lastik hava basıncımı tamamlamak için benzin istasyonuna gittim. Benzin aldım, sonrasında lastik hava basıncımı kontrol etmek için hava cihazının yanına geçtim. Benim motosikletimin arka lastik havası 42 psi olduğundan, cihazı o şekilde ayarladım ve basmaya başladım. Bu arada yanıma bir SUV araç yanaştı ve içinden orta yaşlarda bir bey ile bir bayan indi. O sırada istasyonun pompa görevlisi geldi ve benim bastığım hava miktarına bakarak “Abi bu çok fazla ne yapıyorsun sen?” dedi. Ben de dönüp “Kaç basmalıyım?” dedim ve bana dönerek “Ben şimdiye kadar 32’nin üstünde basmadım” dedi. Ben de “Peki bu konuda teknik bilgin var mı?” diye sordum, “Ne diyosun abi? Ben 9 yıldır burada çalışıyorum” dedi :) Gülüyoruz ama Türkiye’de gerçekleşen kazaların bir kısmının aslında alınan yanlış pasif önlemlerden, yani halk dilinde cahillikten kaynaklandığının bir örneğini görmek gerçekten çok üzücü. Kim bilir benden sonra 3 TL bahşiş için yardımcı olduğu o çiftin lastik basınçlarına kaç psi basmıştı? Buradan tüm petrol şirketlerine seslenmek istiyorum, insanların hayatı ile oynamak istemiyorsanız bu hava cihazlarınızın kalibrasyonları ve personelinizin bilgilerini düzeltin. Size yarım günlük bir seminere mal olur ki bu sizin işinizin yanında hiçbir şey değil. Evet lastik hava basıncınızı Manuel’inizden kontrol edin, bırakın eliniz biraz kirlensin, ama mutlaka kendiniz yapın.
Lastik hava basıncını kontrol ettikten sonra ağırlıklı olarak kontrol etmemiz gereken diğer hususlar şunlar: Asfalt sürücüsü müyüm, yoksa asfalt + stabilize yol ağırlıklı mı sürüyorum? Yağmurda ve kış aylarında kullanıyor muyum? Otoban kullanımım ne kadar, virajlı yol kullanımım ne kadar? Bunlar sizin lastik seçiminizde önemli rol oynuyor, kısaca bir göz gezdirelim.
Lastik hamurları yani yumuşaklığı, kullanım şartlarına göre değişir. %80-%20 lastik, %50-%50 lastik, %100 yol lastiği vb. gibi ifadeleri duymuşsunuzdur. Bunlar lastiğin kullanım koşullarını belirler. Bir enduro kullanıyorsunuz diye illaki arazi performansı olan bir lastik almak zorunda değilsiniz. Örneğin ben enduro tarzı bir motosiklet kullanıyorum ve motosikletimle hiç araziye çıkmıyorum; dolayısı ile %100 yol lastiği kullanıyorum. Siz de kullanım koşullarınızı iyi belirlemeli, ona göre lastik seçimi yapmalısınız. Yoğun olarak otobanda ve 100’lü kilometrelerin üstünde seyahat eden biri iseniz, örneğin Sahrayıcedit’te oturup Sabiha Gökçen’e işe gidiyorsanız ve işe gidip gelirken sürekli motosiklet kullanıyorsanız, bu şartı gerçekleştiriyorsunuz demektir. Sizin orta bölümü sert bir lastik (iki hamurlu) seçmeniz gerekir. Düz bir yolda belli kilometrelerin üstünde yapılan sürüşlerde, bir de çantalı ya da artçılı bir sürüş yapıyorsanız; lastiğinizin orta kısmı çabuk düzleşecektir. Şartlarınıza göre lastik seçmeniz sürüş güvenliğiniz açısından önemlidir. Lastik satın alırken dikkat etmemiz gerekenler için lastik konulu diğer yazımda detayları bulabilirsiniz.
Lastiğinizi seçtiniz ve artık taktırıyorsunuz. Lastikçinizden şunları bekleyin ve isteyin. Lastik balansını herkes yapıyor zaten, ama balans yaparken üstüne gram olarak bir takım ağırlıklar takılır. Bu ağırlıkların hepsi her seferinde sökülmeli ve yeni lastiğe göre sıfırdan ölçümlenerek tekrar takılmalıdır. Bazı lastiklerin her tarafında onlarca gram ağırlık görürsünüz. Bu ya jantınızın bozukluğundan ya da eski gramlar sökülmeden yapılan balans sonucu olabilir. Bunun yanı sıra telli jant kullanıcıları için her 20.000 km’de tel ayarlarının yapılması
önerilir. Bu konuda farklı görüşler var, ama genel olarak söylenen husus, çok çukurlu ya da büyük taşlı bir bölgede dolaşıyorsanız, mutlaka kontrol ettirmeniz gerektiğidir. Bu konu Türkiye’de biraz sorunlu, daha
önceki yazımda da yazmıştım. Ben bunu doğru yapan bir yer biliyorum, araştırdığım kadarıyla da bana tüm oklar aynı kişiyi gösterdi: Hasanpaşa
ZENN Motor. Burada tel ayarı için bir cihaz var ve tabi ki ustalık isteyen bir şey olduğunu söyleyebilirim. Lastiğimizi taktırırken bir de siboplarımızı
kontrol ettirmeliyiz,
değişmesi gerekiyorsa değiştirmeliyiz.
Gelelim Pilot Road 4 Trail’e. 10.000 km yaptım, teknolojinin değiştiğini bana hissettiren ve son zamanlarda kullandığım hem ıslak performansı hem de kuru performansı çok üstün olan bir lastik. Bunu araştırdığım birkaç test ile açıklayayım: Bir lastikten beklenen en önemli şey tabi ki yol tutuşu ve frenajıdır ve bunu her hava koşulunda kayba uğramadan yapması önemlidir. Örneğin yağışlı bir havada ya da kuru bir havada, ıslak
bir zemine denk geldiğimizde yapılan frenleme ya da virajda sulandırılmış bir alana denk geldiğimizde, geçecek kuru bir bölge yoksa ıslak bir yerden geçmek durumunda olduğumuzda, lastiklerimizin tutuşu çok çok önem kazanır. Lastiklerin ıslak performansı, yerdeki sıvıyı nasıl tahliye ettiğine ve hamur özelliğine bağlıdır. Birçok kişinin desen olarak baktığı lastik üzerindeki çizgiler, bir teknoloji ürünüdür ve sıvı
tahliyesinde çok önemli bir unsurdur. Bunlar Road 4’te de teknolojik olarak bugünkü en üst seviyesinde olup, özellikle ıslak zemin performansında rakiplerine göre açık ara farklı. Michelin Road 4 teknolojisinde 3 yeni çeşit ile piyasaya girdi, bunlar standart, trail, gt.  Motosiklet tarzlarına göre ürettiği bu ürünler birbiri ile aynı performansı veriyor, bu yeni dizaynı ile bu tip bir lastiğin daha uzun ömürlü olmasını sağlamış durumda. Buna
XST+ teknolojisi diyor. Bu teknoloji yol tutuşunu arttırıyor, özellikle ıslak zeminde yan taraflara eklediği çıkıntı delikler sayesinde ıslak zemin performansını kuru zemin performansına yakınlaştırıyor. Bu sayede motosikletin, rakiplerine göre inanılmaz büyük bir fark olan %17 oranında daha iyi durmasını sağlıyor. Lastiğin özellikle ıslak zemin performansı için tasarlandığını belirtiyor, lastiğin ömrü bir önceki versiyona göre daha uzun. Asıl amacı sürüş güvenliği ve sürüş keyfi olan bu
lastikte XST+ teknolojisi ile çift hamur
kullanılmış; orta hamur yükü taşımak için daha sert, yanlar tutuşu arttırmak için daha yumuşak tasarlanmış. Bu lastik %100 yol lastiğidir. Lastik 600 cc ve üzeri motosikletler için üretilmiş. Günümüzde daha düşük cc motosiklet kullanımı artarken, özellikle iş amaçlı motosiklet kullanıcılarının özellikle düşük cc tercih ettiğini düşünürsek; ıslak zemin kullanımı çok olan sürücüler daha fazla. Düşük cc’ler için de üretilmesinin iyi olacağı kanaatindeyim. Özellikle sadece asfalt sürücüsü iseniz %100 yol lastiği kullanınız ve bu lastiği mutlaka deneyiniz.